Dumanın Adı: Başka Yalnızlıklar
- rr
- 9 May
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 2 gün önce
Gerçekten yaşadığınızı anladığınız o ilk anı, hatırlıyor musunuz? Ailenizin her şeye gücünün yetmeyeceğini, yaşamın siz ve sizin etrafınızdan ibaret olmadığını, dünyanın sizin dışınızda da bir yerlerde dönmeye devam ettiğini fark ettiğiniz andan bahsediyorum. O kırılgan, sessiz ve bir o kadar sarsıcı fark edişten… İçinizde bir şeyin çatladığı, ama kimsenin bunu duymadığı o an. O halde pipolarımızı yakalım, Spotify'ı açalım. Gelin bu konuda biraz konuşalım

Ben bahsettiğim o anı hatırlıyorum. Belki bir akşam yemeğinde, belki okuldan dönerken, belki bir yabancının gözlerinde kendime rastladığımda, bilemem. Ama pipo içmeye başladığımda, o anın çoktan yaşanmış olduğunu fark ettim. Çünkü pipo dünyası, insanı kendi içine çekerken aynı zamanda başkalarının dünyalarına da saygı duymayı öğretir. Her yeni pipo, başka bir elin biçim verdiği bir formdur. Her tütün, başka bir damakta bambaşka bir iz bırakır ve her içim, bir başka alışkanlığın ritmidir. Sizin beğenmediğinizi başkası sever; sizin kutsal saydığınız bir başkasına sıradandır. İşte o zaman anlarsınız: Bu dünya sizinle başlamadığı gibi sizinle de bitmeyecek.
Pipo içen kişi, bir noktadan sonra şunu idrak eder: Bu ritüel sadece ona ait değildir. Pipo, kişiseldir ama asla tekil değildir. Sayısız yol, yöntem, alışkanlık ve hatta çelişki barındırır. Kimi sabah içer, kimi gece. Kimi kahveyle, kimi şarapla eşleştirir. Kimi üç dolum yapar, kimi tek nefesle bırakır. Kimi piposuna isim verir, kimi yıllarca aynı pipoyu başka hiçbir duyguyla bağlamadan kullanır. Neredeyse insan sayısı kadar farklılık barındırır. Belki de bu kültürün zenginliği ve her yeni duruma karşı direnebilmesi de bundandır. Pipo, insan kadar değişkendir. Ve bu farkları tanımak, başkalarının varlığını kabul etmekle başlar. Bir pipo içicisi, yalnızca kendi dumanına değil, başkalarının dumanına da yer açtığında olgunlaşır. Pipo sadece içine değil, dışına da bakmayı gerektirir.
Zamanla insan şunu öğreniyor: Her pipo, sahibinin bir izdüşümüdür. Yüzüne bakmadan, yalnızca piposuna bakarak bir insanın ruh hâlini, yaşadıklarını, karakterini sezmeye başlıyorsunuz. Kimi parlak ve yeni bir pipo taşır; hâlâ dünyaya karşı beklentisi olan biri gibi. Kimi, ağzı çatlamış, sapı yıpranmış bir pipoyla gelir; hayatla çoktan hesaplaşmış, barışmış biri gibi. En güzeli de şudur: Kimse kimsenin piposunu eleştirmez. Pipo içenler arasında kurulan o görünmez saygı hattı, başka yerlerde kolay kolay rastlanmaz. Çünkü bilirsiniz ki herkesin piposunun bir geçmişi, bir anlamı vardır. Bir başkasının piposuna baktığınızda, o kişiye dair hiçbir şey bilmeseniz bile, onun da bir dünyası olduğunu hissedersiniz. Bu hissediş, insanı yalnızlığından çekip almaz ama yalnızlığını daha anlamlı kılar. Çünkü artık yalnız olmadığını değil, başka yalnızlıkların da var olduğunu bilirsiniz. Bu fark etme olgusu, insanı başlı başına daha olgun bir sessizliğe taşır. Bazı geceler bir köşede, karşılıklı oturan iki pipo içicisinin saatlerce tek kelime etmeden oturabilmesinin sebebi budur. Konuşmaya gerek yoktur. Herkes kendi içinden geçenleri düşünür, ama diğerinin orada olmasından da garip bir huzur duyar. Bu, belki dostluk değildir ama karşılıklı tanınma hâlidir. "Sen de varsın," demenin sessiz yoludur ve işte tam da bu yüzden, pipo dünyası insana şunu öğretir: Herkes kendi dumanıyla meşguldür, ama hiç kimse tamamen tek başına değildir. Farklılıkları kabullenmek, yalnızlığı anlamlı kılar. İçilen her pipo, başkalarının içtiği pipoları düşündürür. Ve zamanla anlarsınız ki; bu küçük, sessiz ritüel aslında çok büyük bir şeye işaret eder: İnsanın kendi içine dönerken başkalarına da yer açabilme ihtimaline.
תגובות